14 Temmuz 2016 Perşembe

Spor Salonu Karmaşası. ( Kendi Kendine Yorum. :D )


Merhabaa. :)

Bu yazıyı yazarken, çeşitli yerlerimin - ya da daha ziyade, her yerimin - ağrıyıp sızladığını belirtmeyi bir borç bilirim. Yıllardır hamlamış olmanın getirisiyle elbette biraz ağrımın sızımın olacağını tahmin ediyordum ama bir insanın gülmeye bile halinin kalmaması, hatta daha fenası gülerken bile karnının deli gibi ağrıması çekilir dert değil arkadaşlar.

Ama gel gelelim ,başka çaremiz de yok. Sadece diyetle kurtulamayacağım bir kiloya sahibim. Daha önce belirttiğim gibi, kilom çok şükür ki 3 basamaklı değil ama eğer ben tam vaktinde frene basmasaydım, bu yolun sonu tam olarak oydu.

Neyse, biz konumuza dönelim.

Bir spor salonuna başlamayı kardeşimle birlikte epeydir düşünüyorduk aslında ama bir türlü fırsat olmuyordu. En son, haziranın başı gibi çok ciddi niyetlendik ama araya ramazan girince bir kez daha sekteye uğradı. Diyete de tam olarak bu tarihte başlamıştım, diyet ramazanla bir şekilde gidiyordu ama spor hiç gitmezdi. Bende ramazanın bitmesini, bayramın geçmesini bekledim ve bu pazartesi spora başladık.


Başladığımız spor salonu, evimizin hemen yukarısında. Gidiş geliş kolay olsun diye orayı seçtik. Gayet sakin, temiz bir mekan; annemin iş yerine de gayet yakın. ( Gerçi son maddenin konumuzla ne ilgisi var bilmiyorum :D ) Yani epeydir gözüme takılan bir yerdi, gidip hızlıca kayıt olduk ve pazartesi başladık.

Çalışanlar gayet güler yüzlü insanlardı, bize şöyle bir spor salonunu ve hocaları tanıttılar. Kardeşimle bana aynı hoca yardımcı oluyor. O da en az girişteki bayan kadar samimi ve dostane bir tip. Üstelik anlayışlı da :) Her derdini gidip rahatlıkla açabilecekmişsin gibi bir yapısı var. Tabi bu yapısı, spor sırasında biraz kayboluyor, kaytarmaya pek de izin verecek birisi değil.

Spor salonu kaba taslak iki bölüme ayrılıyor. Düz anlatacak olursam girişteki bölüm kardiyo alanı. Yani amacı "zayıflamak, formda kalmak" olan üyelerin daha çok vakit geçirdiği yer. Burada koşu bantları, bisikletler ve tartılar mevcut. Diğer tarafta ise - burası biraz daha arkada kalıyor - kilo vermekten ziyade vücut geliştirmek isteyen üyelerin çalıştığı alanlar var. ( Buraya pek hakim olamadım henüz.)

Benim amacım belli olduğu için genel olarak ön tarafta çalışıyorum. Arka tarafta şimdilik sadece mekik çekmek için gidiyorum. 

Bunlar haricinde, spor salonun giyinme odaları, lavabolar ve egzersiz sırasında aşırı derecede terleyen insanlar için duş kabinleri bulunuyor. Çok titiz bir insan sayılmam, temiz olduğuna da eminim zaten ama huyum kurusun, burada duş alabileceğimi hiç sanmıyorum. 

İlk gün, önce üstümüzü giyindik, ardından da hocayla hızlıca tanıştık. Ne istediğimizi sordu ve bizde cevapladık. ( Diğer tüm soruları kayıt sırasında sormuşlardı zaten. )

Bunun ardından hoca beni hızlıca koşu bantlarının yanına götürüp, şunlardan birine binmemi söyledi. Tam olarak bunun aynısı değil ama neredeyse aynısı olan bir alete binip, yürümeye başladım. Bana hızını nasıl artıracağımı, nasıl azaltacağımı ve nasıl durduracağımı gösterdikten sonra da başladım hızlı hızlı yürümeye.

Adı koşu bandı ama ilk gün hiç koşmadım neredeyse. Ellerimi bıraktığım an düşecekmişim gibi geliyordu. :)

Ama hemen yanı başımdaki kardeşim ve diğer bir üye at gibi koştular maşallah. Bense oldukça hızlı bir tempoda yürümeye başladım. Ensemizde havlularla baya bi ter döktük.

Aletlerin güzel ve kullanışlı olmasının yanında yürüdüğünüz hıza göre kaç kalori yaktığınızı, ne kadar mesafe kat ettiğinizi göstermeleri de ayrı bir güzellik bana göre. Gözüm sürekli yaktığım kalorideydi. Zaten kalori hesabı diyetten ötürü baya sevmiştim, bu da üzerine tuz biber oldu.

İşte kardeşim ve diğer üye neredeyse on dakika koşup bıraktı. Bende sözde onlar koştu, ben yürüdüm diyerek daha fazla durmak istedim. Yarım saat yürüdüm herhalde ama bitirdiğimde terden sırılsıklamdım ve yanılmıyorsam, orada yazan değere göre 150 ile 160 arası kalori yakmıştım. 

Bir kez daha belirteyim, yerken çok güzel gidiyor ama o kalorileri yakması hiç kolay değil.

Neyse efendim ben bunu bitirip diğerine geçeyim diye hızlıca aletten indim ama o da ne? Yürüyemiyorum! Başım, herhalde hayatım boyunca böyle dönmemişti. Sanki altımdaki parkeler ileri doğru gidiyor gibi hissettim. 

Çok şükür ki yalnız değildim; kardeşim hemen yanıma geldi. O önce bitirdiği için az buçuk daha tecrübeliydi tabi. "Hemen otur şuraya," dedi. O zamana kadar varlığını gereksiz bulduğum koltuğa resmen yığıldım ve aklıma not ettim, bir daha bu kadar uzun süre kalmamak lazımdı bu alette.

Oturduğumu gören hoca hemen beni başka bir alete yönlendirdi. Bunun, beni koşu bandı kadar yormayacağını düşünmüştüm ama daha felaket oldu mesela. Eliptik bisiklet denen şu alet, yarım saat hızlı yürüdükten sonra hele de ilk gün pek çekilesi bir alet değil. Sonraki günler beni neredeyse hiç yormadı ama ilk gün, adeta öldürdü diyebilirim.

Hoca, bu alete ilk gün için beş dakika binmemin yeterli olduğunu söyledi ama ben ancak dört dakika dayanabildim. O da duraklamalarla...

Bunun ardından da ilk gün için bitirdik zaten. Halim haraptı ama bilmiyordum ki bu daha başlangıçtı. :) 

Diğer günleri konu alan bir şeyler de yazacağım elbet, burası benim günlüğüm gibi oldu ama sanırım biraz daha vakti var onun. :)

14.07.2016 ~






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder